BBC Türkçe’nin ‘Hakan: Muhafız’ içeriği haber mi reklam mı?

Netflix’in, Türkiye yapımı ilk dizisi geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Hakkında epey yorum yapılan ve iletişim kampanyası da hala devam eden Hakan: Muhafız dizisine dair okuyacaklarınız dizisinin içeriğiyle değil, Facebook’ta bugün karşıma çıkan bir BBC Türkçe gönderisiyle ilgili.

. Etiketler: , , , ,

Bir pazar günü rutini olarak evde tembellik yaparken elimde telefon, ilgimi çeken bir şeylere göz gezdiriyordum. Facebook’u açtım ve aşağıda da ekran görüntüsü göreceğiniz “in-feed” reklamı gördüm. Yani BBC Türkçe, bu içeriği benim görmem için Facebook’a para ödemişti. İçeriğinin gerçekten de haber olup olmadığını öğrenmek için dikkatle okumaya ve yeni şeyleri aramaya başladım.

Başlarken bir not: “BBC reklam yapmaz” diye düşünenler varsa söyleyeyim; BBC StoryWorks aşağıdaki örnekle aynı olmasa da benzer yerel (native) reklamlar yapar.

Sol üstteki ilk birkaç kelimede, Facebook arkadaşlarımın açık ismi yazdığı için bulanıklaştırdım.

Şimdi bu içeriğe dair tespitlerimi kısaca paylaşabilirim:

  1. İçeriğin başlığı ve spotunda Netflix adı birer kez geçiyor. Ardından gelen 5 paragrafta da Netflix’in adı yine birer kez geçiyor: Yani içeriği okurken ilk 35 saniyede 7 kez. Bunun dışında dünya genelindeki tahmini üye sayısından “dünyanın dört bir yanındaki oturma odalarına ulaşma” aracı olmasına kadar da vurgular art arda geliyor.
  2. İçerik esasında 18 Aralık’ta yayımlanmasına karşın güncellenmiş; hem archive.org‘tan hem de kendi Facebook paylaşımlarından bunu görebiliyoruz. Tarih güncelleme ise editoryal sebeplerle olmamış olmalı, metin ve görsellerde bir değişiklik yok.
  3. BBC Türkçe’de en son ne zaman bir film/dizi eleştirisi veya haberinde, fragmanın habere gömülü olduğunu gördüğünüzü hatırlıyor musunuz? Ben hatırlayamıyorum. Bunu da sırıtan noktalardan biri olarak kaydedelim.
  4. Diziye dair bir eleştiri yazan Joel Keller’in ismi yanlış yazılmış olmakla beraber bahsedilen Decider’daki yazısını buldum. Keller, BBC Türkçe’nin içeriğinde bahsettiği gibi şeylerden bahsetse de yazının yayınlandığı mecraya göz gezdirince bu platformun aslında rafine bir eleştiri yayın mecrası değil, istendiği zaman istenen içeriğin istenen cihazdan tüketilebildiği mecraların içerik pazarlama dikeyi olduğu gibi bir his uyandırıyor. Ayrıca Keller’in kendi web sitesine bakınca da TV içeriği eleştirmenliğinin yanı sıra -içerik pazarlamanın ruhuna oldukça uygun- farklı konularda yazdığını görebiliriz.
  5. İçeriğin devamında bahsedilen La Vanguardia gazetesini internet üzerinde taradığımda “ilan” sayfasında yer alan dizi tanıtımının dışında, fragmanın yayınlandığına dair bir haber yer alıyor. İçerikte bahsedilen övücü başlıklı habere ulaşamadım. (İspanyolca bilmediğim için kaçırmış olabilirim)
  6. İçeriğin başlığı, diziye yurt dışından gelen tepkileri içerdiğini söylese de yazının sonlarına doğru altı doldurulamayan, birkaç cümlelik, hikayenin orijinallikten uzak oluşu ve efektlerin yetersizliği gibi yuvarlak serzenişlere yer verilmiş. Ne sosyal medyada çok paylaşılan bir olumsuz tepki ne de diziye dair olumsuz görüşler içeren bir eleştiri yazısı referans gösterilmiş. (Dizi, dünya çapında eleştirmenlerden olumsuz eleştiri almadıysa haliyle yer verilememiş olabilir tabii…)
  7. İçeriğin etiketlendiği konu başlıklarına teker teker baktığımızda da “Kültür-Sanat” etiketinde gidilebilecek kadar eskiye gidildiğinde dahi bu içeriğe benzer herhangi bir sinema/dizi içeriği olmadığı görülüyor.
  8. “Televizyon” etiketine bakıldığında ise bu içerikten yaklaşık 10 gün önce Netflix’in tanıtımı olma ihtimali yüksek başka bir içerik daha göze çarpıyor: Narcos-Mexico: Netflix dizisini daha iyi anlamak için 5 tarihi gerçek.

Hem içeriğe dair sıraladığım bu sebepleri hem de Facebook’ta karşıma çıkan (orijinal ekran görüntüsü mevcut) in-feed reklam gönderisini bir araya getirince, BBC Türkçe’nin bu içeriğinin haber değil reklam olduğu kanaatine vardım.

BBC Türkçe’nin içeriğine referansla Cumhuriyet, Gazete Duvar, NTV, Sputnik de -neredeyse birebir olarak- içeriği sitelerine taşımışlar. Bu durumda akla uygun iki ihtimal var: Ya aynı bülten, dizinin popülerleşme potansiyeli sebebiyle tık/trafik artırabilmek için sitelerde aynen kullanıldı ya da bu haber siteleri de Netflix’ten gelir sağladı. Bahsettiğim birinci ihtimal doğruysa reklam okuryazarlığının medyada nerelere geldiğini veya tıklanma için her şeyin mübah olduğunu; ikinci ihtimal doğruysa içeriğin reklam olduğu yönünde ayırt edici hiçbir ibare konmadan yayımlanmasının etik dışı olduğunu tespit edebiliriz. Her iki ihtimalin kesiştiği bir ortak nokta varsa o da işlerin haber odaları için pek de iyiye gitmediği olmalı.

ilginizi çekebilir