Ad-Blocker kullanımı haberin niteliğini ve derinliğini sarsabilir

Oxford Üniversitesi ve Reuters Enstitüsü’nün Dijital Haber Raporu 2018’e göre, dünyanın farklı yerlerindeki kullanıcıların ad-blocker kullanım oranları yeniden yükselişe geçti. Araştırmaya göre kullanıcıların ortalama %27’si ad-blocker kullanırken bu oran Türkiye’de %33. Peki reklam gösterimiyle gelir sağlayamayan yayıncılar, kaliteli haberler üretmeye devam edebilecekler mi?

37 ülkede 74 bin kişiyi kapsayan araştırmaya göre ad-blocker kullanım eğilimi yeniden yükselişe geçti. Genellikle daha temiz bir ekran, mahremiyet, çok sayıda reklamın kullanıcıyı rahatsız etmesi gibi sebeplerle kullanılan ad-blocker uygulamaları araştırmaya göre ortalama %27 seviyesine yükseldi.

Ülkelere göre ad-blocker kullanımı – Dijital Haber Raporu 2018

Türkiye, ad-blocker kullanımında Yunanistan, Polonya ve Fransa’nın ardından dördüncü sırada geliyor. 19 ülkedeki kullanıcıların, ortalamanın üstündeki ad-blocker kullanmaları belki de haberlere daha hızlı ulaşma isteğinin yanı sıra, tolere edebileceklerinden çok daha fazla alanda ve sayıda reklamla karşılaşmaları olabilir.

Ad-blocker kullanmak neyi çözer? Hem yayıncının hem de kullanıcının memnun olacağı bir yol yok mu?

Kişisel görüşüm ad-blocker kullanmanın hele ki Türkiye gibi ülkelerde normal olduğudur. Dijital reklam birim maliyetleri, Batı’ya göre çok çok düşük olduğu için, web sitesini ayakta tutmak isteyen yayıncılar genellikle kullanıcı deneyiminden ödün vererek daha fazla ve çeşitli reklamlara yer verme eğilimindedirler. Bu durum da, haber almak isteyen kullanıcıların beklediğinden fazla reklamlara maruz kalmasına yol açar ve kullanıcı o sayfadan kaçabilir. Yayıncıların çoğu benzer reklam politikasını uyguladığında da kullanıcı çözüm olarak bir ad-blocker uygulaması edinir. Kısa vadede bu durum kullanıcıyı mutlu etse de, yayıncılarının kaliteli haber yapmasının bir maliyeti olduğunu düşünmez veya önemsemez. Sadece dijital ortamda habercilik yapan mecralar için yaşamsal bir sorun ortaya çıkabilir. TV veya gazeteyle bağlantılı yayıncılık yapan mecralar için de kısa vadede olmasa bile orta vadede mali krizler baş gösterebilir. Tam da bu noktada, kullanıcı kaliteli, derinlikli haberlere ulaşmakta sorun yaşayabilir.

Yayıncının da okuyucu/izleyicinin de orta noktalarda buluşması bunun için önemlidir. Reklam, yayıncının tek kazanç kapısı olduğu sürece de iki tarafın aynı noktada buluşması Türkiye’de pek mümkün görünmüyor. Ya tek kazanç kaynağı reklam olmazsa? O zaman biraz da Batı’ya bakalım.

Üyelik veya bağış yöntemi

Araştırmaya dahil olan ülkelere ait verilere bakıldığında özellikle İskandinav ülkelerinde dünya ortalamasının çok üstünde dijital üyelik olduğu göze çarpıyor. Okuyucuların %22’si çevrim içi haberlere ulaşmak için belirli periyotlarla belirli miktarda ödeme yapıyor.

  • Norveç’te Aftenpost’un 100 bin dijital üyesi var, aylık üyelik ücreti 21 Euro
  • Finlandiya’da Helsingin Sanomat’ın 70 bin dijital üyesi var, aylık üyelik ücreti 17,5 Euro
  • İsveç’te Dagens Nyheter’in 122 bin dijital üyesi var, aylık üyelik ücreti 10 Euro.

Nordik ülkelerinde refah seviyesi, okuma alışkanlığı, günlük gazete takip kültürü, az sayıda büyük yayıncı gibi etkenler söz konusu olsa da dünyadaki birçok gazete yöneticisinin gözü bu bölgede.

Dünyanın geri kalanındaysa Avustralya’da %20, ABD’de %16, İngiltere’de ise %7’lik bir okuyucu kitlesi, haber aldığı mecraya üyelikle beraber ödeme yapıyor. Dünya genelinde dijital haber okumak için ödeme yapma oranı ortalama %14 iken Türkiye muhtemelen sonlarda yer alıyor.

Bağış yöntemi yayıncıların gelir elde etmek için kullandıkları bir araç olsa da genellikle en az tercih edilen yöntem olarak göze çarpıyor. Örneğin, İngiliz The Guardian gazetesi okuyucusuna, hazırladıkları haberlerin araştırma süreci ve bağımsız ilerlemesinin çok zaman ve kaynak gerektirdiğini; eğer okuyucu olarak bu haberleri beğenirseniz bu işi sürdürebilmek için gazeteye 1 Euro bağışta bulunmasını tavsiye ediyor.

Diğer taraftan, dünya genelinde bağış oranları şimdilik %1-2 civarında olsa da okuyucuların eğilimi, yakın gelecekte tercih ettikleri yayıncılara bağış yapmaya açık olduklarını da gösteriyor.

Aynı araştırmaya göre okuyucuların %68’i, habercilik yapmaya çalışan medya şirketlerinin ekonomik anlamda darboğazda olduğunu düşünmüyor. Hatta dijital yayıncılık vesilesiyle, bu şirketlerin büyük karlar elde ettiği görüşü yaygın.

Türkiye’de medya şirketlerinin gerçekten de ekonomik sebeplerle kapandığını, habercilik ağını daralttığını, başka medya şirketleriyle birleştiğini, çalışanlarını işten çıkardığını veya kendini tamamen feshettiğini görüyoruz.

Kullanıcının aslında haber okurken veya bir haber videosu izlerken sayfasında gördüğü reklamların, medya şirketleri ve bağımsız habercilik faaliyetlerinin sürdürülmesi için ne kadar önemli olduğu ortada. Belki birçoğunuz dikkat etmiştir ancak ben yine de aşağıda Cumhuriyet gazetesinin web sayfasında bir haberi okuduktan sonra karşınıza çıkacak ilk görseli paylaşıyorum.

Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesinde her haberin sonunda görebileceğiniz görsel
ilginizi çekebilir